Ceza Hukuku

Ceza Hukuku

Ceza hukuku, suç adı verilen toplum düzenini bozucu insan davranışı ve buna uygulanacak yaptırımları (ceza ve/veya güvenlik tedbiri) düzenleyen hukuk kurallarını ifade eder. Günümüz toplumunda insanların çok değişik faaliyet alanlarında ekonomik, sosyal, bireysel risk doğuran işlerde çalıştıkları, günlük hayatta bilerek veya bilmeyerek bir suç olgusunun parçası oldukları, böyle bir davranışa maruz kaldıkları yahut sebebiyet verdikleri dikkate alındığında, toplumdaki tüm bireylerin bir suçun mağduru yahut faili olarak, ceza yargılamasına muhatap olmaları olasıdır.

Ceza yargılaması, ceza hükmü içeren kurallara aykırı davranılıp davranılmadığının araştırıldığı bir faaliyettir. Suç işlendiği bilgisine dayalı olarak harekete geçen adli makamlarca yürütülen araştırma faaliyeti neticesinde yeterli delil elde edildiğinde, şüphelinin suçu işlediği görüşü ileri sürülür. Cumhuriyet Savcısı tarafından ileri sürülen bu görüşe “iddia” adı verilir. İddianın yöneltildiği şüpheli ve onun müdafi tarafından iddiaya karşı ileri sürülen görüşler savunmayı, iddia ve savunma makamlarının görüşlerinin sentezini yaparak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışan ve delillerin serbestçe değerlendirilmesiyle (m.217/1) oluşan vicdani kanaate göre hüküm tesis eden mahkemelerce gerçekleştirilen faaliyet ise “yargılamayı oluşturur. İddia, savunma ve yargılamadan oluşan bu üçlü faaliyete “ceza muhakemesi” adı verilir.

Maddi ceza hukuku kavramıyla ceza hukuku genel hükümler (TCK.m.1-75) ve özel hükümler (TCK.m.76-343) ifade edilirken, şekli ceza hukukuyla ceza muhakemesi hukuku, diğer bir deyişle usul hükümleri kastedilir. Ceza muhakemesi, geniş anlamıyla mahkemeler teşkilatını, yani ceza soruşturması ve kovuşturmasını yürüten organların konum, yetki, görev ve faaliyetlerini düzenlerken, dar manada, muhakemenin devlet eliyle yapılışında izlenecek usul kurallarını ortaya koyar. Buradan anlaşılacağı üzere, ceza muhakemesi hukuku ile maddi ceza hukuku arasında sıkı bir ilişki olup, ceza muhakemesinin konusunu maddi ceza hukukuna ait bir kavram olan suçun varlığına ilişkin iddia oluşturur. Dolayısıyla ceza hukuku uygulamaları yönünden hem maddi ceza hukukunun hem de ceza yargılaması hukukunun tüm boyutları ile değerlendirilmesi büyük önem arz eder.

Bir suçun işlenmesiyle birlikte, fail ile devlet arasında ceza ilişkisi kurulur. Bu ilişki uyarınca failin, suç teşkil eden ve kamu düzenini bozan fiili nedeniyle kanunlarda öngörülen yaptırıma katlanma yükümlülüğü, devletin ise söz konusu yaptırımları yasada düzenlendiği ölçüye riayet ederek tatbik etme görevi bulunmaktadır. Bu çerçevede ceza ilişkisi, muhakeme (soruşturma ve yargılama) ve infaz (yaptırımın tatbiki) ilişkisini de içermektedir. Esasen bu durum, toplum sözleşmesi kapsamında bireylerin, eski ceza hukuku döneminde mevcut olan öç alma haklarından vazgeçerek cezalandırma haklarını devlete devretmelerinin, devletin de buna karşılık toplumun huzur ve sükûnunu, güvenliğini, aynı zamanda bireylerin hak ve özgürlüklerini güvence altına almak yönündeki yükümlülüğünün bir gereğidir.

Ceza muhakemesinin amacı, usul hukuku kurallarına riayet etmek ve şüpheli, sanık ve mağdurun haklarını gözetmek suretiyle maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçeğin araştırılması, esas itibariyle hukuk devleti ilkesinin bir unsuru olarak adaletin emrettiği bir ödevdir.

Yargılama ve cezalandırma yetkisi, tekel olarak devlete ait olduğundan, bu ödev ancak Devlet tarafından yerine getirilebilir. Bu ödevin Devlet tarafından icra edilmesi, temel bir güvence olmakla birlikte, bazı tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Gerçekten devlet adına cezalandırma hakkını kullanan makamların, bu hakkın sınırını aşmaları her zaman ihtimal dâhilindedir. Bu da kişi hak ve özgürlüklerinin ağır bir biçimde ihlal edilmesi tehlikesini doğurmaktadır. Örneğin, herhangi bir suç şüphesi altında bulunmayan bir kimse ceza tehdidi ile karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle devletin maddi gerçeğe ulaşmak için yürüteceği muhakeme faaliyetinin sınırları, şüpheli, sanık haklarının (özellikle savunma hakkının) temini bakımından açıkça belirlenmelidir. Ceza muhakemesinin hedefi, ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğe ulaşmak değil, hukuk devleti ilkesinin ortaya koyduğu usul hukuku sistemi çerçevesinde, hukuk kurallarını gözeterek ve uygulayarak maddi gerçeğe ulaşmaktır.

Maddi gerçeğe ulaşma hedefinin bazı sınırları vardır. Muhakeme sonucunda verilecek olan hüküm hem usul kurallarına hem de maddi gerçeğe uygun olmak zorundadır. Sadece maddi gerçeğe uygun değil, aynı zamanda muhakeme kurallarına uygun olarak verilmiş bir kararın adil olabileceği fikrinden hareketle, ceza muhakemesinin amacı, aynı zamanda hukuk devletine uygun bir yargılama neticesinde adaleti temin etmektir. Adaleti temin etme hedefi, esasen maddi gerçeğin ortaya çıkarılması hedefiyle iç içedir. Bununla birlikte, maddi gerçeğin her ne pahasına olursa olsun ortaya çıkarılması, adaletin tesis edilmesi demek değildir. Yargılama sonucunda verilecek hüküm hem doğru hem de adalete uygun olmalıdır. Şüpheli veya sanığın haklarının gözetilmediği, usul kurallarının göz ardı edildiği bir muhakeme faaliyeti neticesinde, maddi gerçek ortaya çıkarılabilir ise de bu neticenin adaletin tesis edilmesine hizmet etmediği, katkı sağlamadığı şüphesizdir. Öyleyse, ceza muhakemesi faaliyeti maddi gerçeği ortaya çıkarırken, hukuk devleti ilkesinin esaslarına bağlı kalmalı ve adaletin gerçekleşmesine zemin hazırlamalıdır. Adaleti gerçekleştirmeyi öncelikli amaçları arasında belirlemeyen bir hukuksal faaliyet eksiktir, sakattır. Esasen sadece yargısal faaliyet yönünden değil, bütün hukuk kurallarının özünde adaleti sağlama, eşitliği ve güvenliği teminat altına alma fonksiyonu bulunmalıdır.

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve adaletin tesis edilmesi amaçlarının yanında, ceza muhakemesinin bozulan hukuk barışını yeniden sağlama amacı ve işlevi de olmalıdır. Ceza muhakemesinin bu ikincil amacı, anayasal bir prensip olarak hukuk güvenliği ilkesine de hizmet etmektedir, ki bu ilke, adalet, hakkaniyet gibi hukuk devletinin temel unsurları arasında yer almaktadır. Tamamlanan ceza muhakemesi faaliyeti sonucunda ceza uyuşmazlığı ile ilgili kesin bir hükme varılmasıyla, şüphe ortadan kaldırılmış, cezai uyuşmazlık kesip atılmış ve böylelikle bozulan hukuk barışı yeniden tesis edilmiş olur.

Son olarak, ceza muhakemesinin bir diğer amacının da, hukuk devleti ilkesine uygun şekilde bireylerin hukuki güvenliklerini sağlamak olduğu ifade edilmelidir. Ceza muhakemesi, yukarıda ifade ettiğimiz amaçlarına ulaşırken, bireyin hukuki güvenliğini de göz ardı etmemelidir. Sonuçları itibariyle, bireyin temel hak ve hürriyetlerine müdahale oluşturan işlem ve koruma tedbirlerinin gelişi güzel, keyfi şekilde uygulanmaması için, bu tedbirlerin yasada öngörülmesi, sıkı koşullara tabi tutulması ve yine uygulandığında etkin bir denetim mekanizmasının öngörülmesi, bütünüyle bireylerin temel hak ve hürriyetlerini güvence altına alma, daha geniş bir ifadeyle onların hukuki güvenliklerini sağlama amacına yöneliktir. Bu açıdan, ceza muhakemesinin bireyler yönünden güvence fonksiyonunu yerine getirebilmesinin, hukuki güvenlik ilkesine uygun tarzda yasal güvenceler ile mümkün olabileceğini belirtmek gerekir. Hukuk devleti ilkesinin getirdiği bir sonuç olarak ceza muhakemesi sisteminin, muhakemenin her evresinde bireyin hukuki güvenliğini sağlama gayesine uygun bir şekilde oluşturulması, olmazsa olmaz bir gerekliliktir.

Bir suç olgusunun varlığı ile ilgilenen ceza muhakemesi kuralları ağırlıklı olarak işlendiği iddia olunan eylemin faili dikkate alınarak tanzim edilmiştir. Bu noktada şüpheli yahut sanığın katlanmak zorunda olduğu ceza muhakemesi işlemleri olduğu gibi, bireysel savunma makamı olarak adil yargılanma, işkence ve kötü muameleye maruz kalmama, meramını anlatma, susma hakkı gibi pek çok temel hakkı da mevcuttur. Öte yandan ceza muhakemesinin adaleti tesis etme amacı gözetildiğinde, muhakeme faaliyetinin, mağdur haklarının korunmasına da hizmet etmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkar. Nitekim bu anlayışa uygun olarak CMK.’da mağdurun ve şikâyetçinin haklarını düzenleyen hükümlere de yer verilmiştir (bkz. m.233 vd.). Hukuk büromuz özellikle mağdur ve müştekilerin, ceza yargılamasında katılan sıfatıyla haklarının tesisi açısından da etkin hukuki hizmet sunmaktadır.

Görüldüğü üzere ceza ve ceza yargılaması hukuku, oldukça teknik bir alandır, bu hukuk dalının kendine özgü yapısının doğru ve isabetli olarak bilinmesi ve uygulamaya yansıtılması, ortaya çıkacak sonucu yakından ilgilendirmektedir. Bu nedenledir ki; ceza hukukunu ilgilendiren vakıalarda, bu alanda özel uzmanlığa sahip hukukçulara danışmak veya vekil tayin ettirmek, neticeyi doğrudan etkilemekte ve hatta değiştirebilmektedir. Büromuz, ceza hukukunun hemen her alanında hizmet vermekle birlikte özellikle Ticari Ceza Hukuku, Bilişim Hukuku, Spor Hukuku, Tıp Hukuku, Vergi Hukuku ve Fikri Mülkiyet Hukuku gibi hukuk dallarının ceza hukukunu ilgilendiren özel sahalarda etkin ve güvenilir hukuki danışmanlık ile dava takibi hizmeti sunmaktadır. Ceza yargılamasının her aşamasında muhakeme hukuku kurallarına ve insan hak ve özgürlüklerinin korunmasına, geliştirilmesine hizmet ederek ve insan hakları hukukunun temel ilkelerine hâkim olarak akademisyenlerle profesyonel işbirliği içinde faaliyet sürdürmekteyiz.

İletişim Bilgilerimiz

  • Çeçen Sok. Akasya Acıbadem Kent Etabı Kule A1 Blok Kat:24 Daire: 132 Acıbadem/İstanbul
  • +90 216 688 72 85
  • [email protected]
  • +90 216 688 72 86